AK Parti Çanakkale Belediye Başkan Adayı Ayhan Gider, katıldığı radyo programında yaptığı açıklamalar ile Çanakkale’yi ve yerel seçim dönemini değerlendirdi. Yakın bir tarihte düzenleyecekleri lansman ile belediye meclis üyesi adaylarını açıklayacaklarını kaydeden Ayhan Gider, artık saha çalışmalarına ağırlık vereceklerini belirtti. Meclis üyesi adaylarını belirlerken çok dikkatli davrandıklarını ifade eden Gider, “Öyle bir meclis olsun istiyoruz ki, Çanakkale’yi temsil edebilsin o meclis. Bu çok önemlidir. Oy veren hiç kimse veya sokakta gezen hiç kimse, ‘bu mecliste benim kitlemi temsil eden kimse yok’ demesin” dedi.
AK Parti Çanakkale Belediye Başkan Adayı Ayhan Gider, seçim sürecinin çok güzel geçtiğini söyleyerek, yoğun bir şekilde çalıştıklarını belirtti. Gider, belediye meclis üyelerini belirlemek safhasında çalışmalara devam ettiklerini belirterek, “Gerek parti teşkilatları, gerekse biz hummalı bir çalışma içerisindeyiz. Çünkü öyle bir meclis olsun istiyoruz ki, Çanakkale’yi temsil edebilsin o meclis. Bu çok önemlidir. Oy veren hiç kimse veya sokakta gezen hiç kimse, ‘bu mecliste benim kitlemi temsil eden kimse yok’ demesin. Bu kişiler işlerinde başarılı olsun, ben bunu çok önemserim. Kendi mesleğinde çuvallamış insanlarla bu işler yürümez. Velev ki dedikodu olsun, şaibeli hiçbir şeyin içinde olmamış olması lazım. Adaleti zedeleyici kamuoyunda hiçbir şekilde anılmıyor olması lazım. Bunlar çok önemlidir. Çünkü sen milletin önüne çıkıyorsun ve millet için çıkıyorsun. Bu anlamda çalışmamız devam ediyor” diyerek meclis üyelerinin ölçütlerini sıraladı.
BİR YERDE NE KADAR SÜRE GÖREV YAPILIRSA, ORADA KADROLAR KEMİKLEŞMEYE BAŞLAR”
Gider, adaylık süreci boyunca vatandaşlarla daha kolay iletişime geçebilmek adına çağrı merkezi kurduklarını söyleyerek, bu projeleri hakkında şu bilgileri verdi: “Biz çağrı merkezi kurduk, lansmanını yapacağız. Burada beş tane arkadaşımız olacak. WhatsApp hattımız olacak. Gerek kişisel anlamda, gerekse Çanakkale Belediyesi’nin veya kamu kurumlarının hizmetleri ile ilgili taleplerde benim çözebileceğimi düşündükleri kısımları. Biz bunu kurarken şu iddiada değiliz; hiçbir kamu kurumları işlerini yapmıyor da biz yapacağız değil. Ama adaylık sürecinde şunu gördük ki; insanlar rutinin dışında da çözüm noktaları arıyorlar. Bir yerde ne kadar süre görev yapılırsa, artık orada kadrolar kemikleşmeye başlar, olaylara bakışlar donuklaşmaya başlar ve problemler sıradanlaşmaya başlar. Mental yorgunluğu sonuna kadar hissedilir. Biz sahadayız, biz geziyoruz. Bazı konular ilk duyduğumuzda çok küçük konu gibi geliyor ama içine girdiğinizde bakıyorsunuz ki felsefesi çok kötü” şeklinde konuştu.
VATANDAŞLA HEMHAL OLABİLİYORSANIZ GÜZEL İŞLER YAPMIŞSINIZDIR”
Gider, Çanakkale halkının belediye başkan adaylığına verdiği tepkilerin çok olumlu olduğunu söyledi. Gider, “92’de idareciliğe başladığımız, gerek bürokrat olarak gerek siyasetçi olarak. Hani eskilerin tabiriyle nizasız fasılasız, ara vermeden 27 sene boyunca burada görev yaptıktan sonra, vatandaşla hemhal olabiliyorsanız, hep birlikte gezebiliyorsanız, demek ki güzel işler yapmışsınızdır diye iç huzur buluyorsunuz. Adaylık açıklandıktan sonra bunun yansımalarını çok hızlı gördük. Adaylık açıklanmadan önce de, o süreçte de bu yansımalar vardı. Ben duyuyorum, gülüyorum; ‘Ayhan Bey aday adayı değildi ki’ diyorlar. Bir partide milletvekilliği yapmış bir adam, zaten aday adayı olmaz. O potansiyel bir adaydır her zaman. Kamuoyu araştırmaları yapılır, anketler yapılır, o anketler neticesinde kim isteniyorsa bu aday yapılır. Dolayısıyla o süreçte demek ki halkımız da bizim gibi düşünmüş. Onlar için çalıştığımız düşünmüş ki bize teveccüh etmiş ki, bizi aday göstermişler” diye söyledi.
“BENİ TAKDİR ETMEK MİLLETİN İŞİDİR”
Gider, bu süreçte hırsı olmadığını söyleyerek, “Benim eğer o görevde olmam gerekmiyorsa, millet bunu istemiyorsa, o görevde olmak için kırk tane oyun çevirmem. Beni takdir etmek milletin işidir. Beni takdir etmek benim işim değildir. Demokrasi de budur zaten. Niye insanlara soruyoruz, neden seçim var. Ama ‘Öyle bir seçim yapalım ki, seçecekleri biz ayarlayalım ve biz takdir edildik çıkalım’ diye böyle bir şey yok. Kim üstüne alınırsa alınsın. Böyle şey yok. Çıkarsınız milletin gözünün önünde mücadelenizi verirsiniz” dedi.
“VATANDAŞIN DERDİ İLE DERTLENMEMİŞSE KAVGA EDERİM”
“Ben idarecilerin yaptıkları işleri çok milletin gözünün önünde yaşamasına ve tabiri caizse milletin gözüne soka soka yapmasına çok taraf bir adam değilim” diyen Başkan Adayı Gider, “Bu işler bizim görevimiz zaten. Biz kavga etmişsek toplantıya girmişizdir, kapıları kapatmışızdır, en sert şekilde kavga etmişizdir ama kişiyle değil. Biz kavramla kavga etmişizdir, olayla kavga etmiş. Vatandaşın derdi ile dertlenmemişse ben bununla kavga ederim arkadaş. Çok kavga da etmişizdir ama kamuoyu önünde şov yapmak için kavga etmemişizdir veya kişiyle kavga etmemişizdir. Ben Ülgür başkanın kendisiyle niye kavga edeyim, ne derdim var. Hatta oturup sohbet etmekten, çay kahve içmekten de keyif alırım. Bu başka bir şey. Ama bakışla (bakış açısı) kavga ederim. Bu anlamda da idarecilikte de çözüm gerekiyorsa çok fazla sert tartışmalar yaşamışızdır, çıkarken de bir ortak aklı varıp öyle çıkmışızdır veya varamamışızdır. Herkes yetkisi kadarını yapmıştır. Ama güzel bir şeyler için uğraşmışızdır, güzel bir şeyler için emek vermişizdir. İnanıyorum ki güzel şeyler de yapmışsızdır” dedi.
“ÇANAKKALE SEVDALISI BİR ADAMIM”
Programda yaptığı konuşmaya kendini de tanıtan Gider, ”Ben Sinekçi’de doğdum. Aslında Çanakkale’de ve Türkiye’nin herhangi bir yerindeki ortalama insan aha farklı bir hayat hikâyem yok. İlk ve ortaokulu köyde okuduk. Oradan bizim dönemimizde çok önemli hissedilen, çok moda olan yatılı okullara gittik. O zamanki muhabbet şuydu; devlet memuru olacağız, hayatımıza kurtaracağız. Devlet parasız, yatılı ve mecburi hizmetli okullar vardı. Ben Ziraat Meslek Lisesi okudum Bursa’da 4 yıl. Oradan Çukurova Üniversitesi’ne gittim. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi bölümü okudum. Bunu da çalışarak okudum. Gündüzleri okula gittim, geceleri nöbet tuttuk, hafta sonları nöbet tuttuk. Üniversitenin bitmesi ile birlikte hemen Çanakkale’ye döndüm. Yani benim diplomanın tarihi ile Çanakkale’ye tahin tarihi 1 gün arayladır. Aldığım gibi geldim. İlçe Tarım Müdürü olarak Eceabat’ta göreve başladım, evlendim. Daha sonra Çan’a gittim. Çanakkale Merkez İl Tarım Müdürlüğü, genel sekreterliği gerisini zaten biliyorsunuz, milletvekilliği, belediye başkan adaylığı. Bu detayları neden anlattın diye sorarsanız şunun için anlattım; Ayhan Gider kimdir diye sorarsanız, Ayhan Gider sokaktaki adamlardan biridir. Bunun dışında bir kolej görmedim, görme imkânım var mıydı yoktu. Farklı mekânlarda bulunmadım. Sokaktaki adam neredeyse, ben de oradaydım. Beraber yaşadık, bugün de beraber yaşıyoruz. Milletvekillerinin süresince de bu değişmedi. Milletvekilliğim bittiği gibi Çanakkale’ye döndüm. Onda da hiç ara vermeden. Bir gün bile Ankara’da ilave kalayım diye düşünmedim. Çanakkale sevdalısı, memleket sevdalısı bir adamım” şeklinde konuştu.
“EN UZUN SÜRE GÖREV YAPTIĞIM YER ÇANAKKALE MERKEZ”
Çanakkale’de görev yaptığı zamanlar hakkında da bilgi veren Gider, “Benim hayatımda en uzun süre görev yaptığım yer Çanakkale merkez. 10 yıl Gestaş yönetim kurulu başkanvekilliği ve Organize Sanayi yönetim kurulu üyeliği. İki yıl Tarım İl Müdürlüğü yaptım ben, bunun haricinde Çanakkale merkezde Özel İdare’ydik. Özel İdare’de biliyorsunuz sadece altyapı hizmetleri kırsaldadır. Onun haricindeki kültür, sağlık, eğitim, spor bunlar il ve ilçe merkezlerinin tamamıdır. Bizim yaptığımız hizmetler sadece kırsal hizmetleri değil. Gestaş şehir merkezi hizmetidir. Yaptığımız onca okul önce sağlık tesisi ve bunun gibi birçok tesis, şehir merkezinin işidir” dedi.
ÇANAKKALE İNSANI YAPILAN HİZMETE NANKÖRLÜK ETMEZ”
Gider, “Çanakkale hoş bir il. Her yönüyle hoş bir il. Sadece coğrafyası anlamında söylemiyorum, çalışması keyifli bir yer. Burada yaptığınız her iş için karşılığını alırsınız. Karşılık nedir bir kamu yöneticisi için, bunun başarıya ulaşmasıdır karşılık, insanların yüzünün gülmesidir. Çanakkale insanı yapılan hiçbir hizmete nankörlük etmez. Mutlu olduğunu size bildirmekten keyif alır. Eskiden gelir giderdi, şimdi sosyal medyadan yazıyor, telefona mesaj atıyor; ‘iyi yaptın, iyi ki geldin, iyi ki varsın’. Sizin bu yorgunluğunuzu alır gösterdiği ilgi ve iltifatla. İlk vali ve ilk bürokratların buraya gelmesi avantaj olduğunu düşünüyorum. İlk heyecan farklı bir şeydir. Ben öyle düşünüyorum. Hepimiz için öyledir. Bunca yıl sonra gene bakıyorum 23 yaşında ilk İlçe Tarım Müdürü olduğum zaman; şunu eksik yapmışım demiyorum. Mutlaka tecrübesizlikten kaynaklı bir şeyler vardır ama o zaman her şeyiyle gece gündüz hayatınız işiniz oluyor” diye konuştu.
“GÖREVİN BÜYÜĞÜ KÜÇÜĞÜ OLMAZ”
“Kamu hizmeti yapanlar bilir. Laf olsun diye söyleniyor gelir insanlara diyen Gider, “Görevin büyüğü küçüğü olmaz veya görev beğenmemezlik olmaz. İnsan faydalı olmak istedikten sonra, her görevde olur. Sanki bu sözler beylik laflar, klişe laflar gibi gelir ama samimi olarak söylüyorum ki değil. Benim hayatımda yapmadığım hiçbir görev yok. Ben ziraat teknisyenliği yaptım ama bu dönemde gece bekçiliği de yaptım, okul okuduğumuz için. Mühendislik yaptım, ilçe müdürlüğü yaptım, il müdürlüğü yaptım, genel sekreterlik, yönetim kurulu üyelikleri, milletvekillikleri. İnşallah da bundan sonra Belediye Başkanı oluruz. Siz ne iş yapıyorsanız aslında hayatın en önemli işi o oluyor sizin için. Ben o genç dönemlerimi hatırlıyorum. O dönemler hatırlıyorum, ben İlçe Tarım Müdürü iken şöyle bir şey hissetmedim, ‘ben ilçe müdürüyüm, il müdürü var, bakan var aradaki kademeler niye var’ diye düşünüyordum. Çünkü o kadar ciddiye alıyordum bu konuyu. Şuan genel sekreterlik yaptım. Bileşenler çok farklılaştı. Vali var, siyasi partilerin teşkilatları var, iktidarıyla muhalefetiyle milletvekilleri var, il genel meclisi var, herkes var. Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Bundan keyif alıyorsan, bu kadar çok bileşenin olması hazzı artıyor diyebilirim. Çünkü çok bileşenlerle çok daha güzel işler ortaya koyabiliyorsun” ifadelerini kullandı.
“KÖY KAHVESİNE ANLATMAK İÇİN DEĞİL ANLAŞMAK İÇİN GİDERİM”
“İnsan başkalarıyla anlaşabildiği sürece vardır. İnsan sosyal bir canlıdır” diyen Gider, “İnsan tek başına yaşayıp, ‘ben talimat verdim birisi uygulasın’ üstten bakışı ile yaşadığında ben mutlu olabileceğine inanmam. En azından ben mutlu olmam. Herkes benim ağzıma bakıp da ne diyorsa yaparsa ben bundan müthiş huzursuz olurum. İşte o kurumlar ve kurullar, insana ortak aklı arattıran kurumlar. Bizim gelişmemize de çok faydası olmuştur eminim ki. Ben bir köy kahvesine gittiğim zaman anlatmak için gitmem, anlaşmak için giderim. Benim anlatacaklarım vardır, onun adı anlatacakları vardır. Benim ondan alacaklarım vardır, onun benden olacakları vardır ve bunu otururken bilemezsin, kalkarken bilebilirsin ancak. Yöneticilikte böyle yapıldığı zaman kıymetlidir. Böyle yapıldığı zaman güzeldir ve faydalıdır. Dolayısıyla o dönemler çok güzel dönemlerdi. Çok yoğundu belki, çok fazla özel hayatımız yoktu, belki çok yoruluyorduk beden anlamında, uyku saatlerimiz çok kısıtlı olabilirdi. Çünkü yeni kuruyorduk hepsini ama çok da keyifli dönemlerdi. Şimdi yeni arkadaşlar geliştirerek devam ettirsin, başka istediğimiz bir şey yok” dedi.
“BU VATANDAŞ EKSENLİ ÇALIŞMAYAN BİR BAKIŞ AÇISIDIR”
Ayhan Gider, son günlerde konuşulan ‘çeşme olayının’ hikayesini de anlattı. Gider, “Biz o gün Küçük Sanayi Sitesi’ne ziyarete gidiyorduk. Şuraya da uğrar mısınız dediler, uğrarım tabi problem nedir dedim. Yaşlı bir amca dedi ki, ‘bizim tatlı su çeşmemiz akmıyor’. Amca, ‘Biz gittik belediyeye, bize dediler ki evdeki musluk akıyor mu, akıyor. Tamam, o zaman. Biz çeşme ile ilgilenmeyiz. Derneği yok mu, o yapsın dediler’ dedi. Şimdi bu bakış açısı çok kötü. Çeşme akar, akmaz, yenisi yapılır. Bunlar çok kolay işler ama bir dert anlatmak için, bir ihtiyaç anlatmak için bir kuruma gidiyorsanız ve o kurum ‘biz orayı yapmadık, bizi ilgilendirmez’ diyorsa bu bir bakış açısıdır. Bu vatandaş eksenli çalışmayan bir bakış açısıdır. Bizim itiraz ettiğimiz bu, itiraz ettiğimiz çeşme değil. Dedik ki, ‘Tamam o zaman.’ İlgili yerlere bildirdik madem bu dernek işi, belediye bu şekilde bakıyor. Bir gün sonra belediye hemen gitti. Yani çok kısa bir süre önce, bizim işimiz değil diyen belediye gitti ve şu an su akıyor. Su akmasının ötesinde, mevcut belediye yönetimine şunu anlatmış olduk diye düşünüyorum; bu çeşmeyi tamir etmek herkesin görevi” diyerek mutluluğunu dile getirdi.
“BALIKÇILARIN PERVANESİ KIRILMASIN”
Sarıçay’ın temizlenmesi konusunda da yaşadıklarını anlatan Gider, “İtiraz olanlar varsa ses kayıtları falan var. Sarıçay‘ a gittik. Bir gemi ile temizlenmesi gerekiyor oranın. Mazot maliyeti falan yani bu seçime kadar çok yetişir gibi durmuyordu. Bu gemi dışarıdan gelecek falan ama ben dedim ‘size bir kamyon göndereyim, bir de kepçe göndereyim. Hiç olmazsa kayıkların altında biriken malzemeyi alsın’. Oradaki balıkçılarımız küçük balıkçı. Bir pervanesi kırıldığında bin lira zarara girdiği için, çok önemli bir şey. Bunu hissetmek lazım. Bunu hissedebilmek için de hayatınızda bin lirayı bırakın 10 liranın, 100 liranın sizin için kıymetli olduğu dönemler geçirmiş olmanız lazım. Yoksa hayatında parasız hiç kalmamış insana bunu anlatamazsınız. Hemen kepçe göndereyim dedim, kamyon göndereyim dedim, bunun altını temizlesin. Dediler ki, ‘gönderdin zaten milletvekili iken ama belediye çalıştırmadı’. Nasıl çalıştırmadı diye sordum. ‘Kamyonlardan çamurlar yola dökülür, yol bizim. Ceza keseriz kamyonlara’ demişler. Dedim ki ben göndereyim, onlar cezayı kessinler, kesemezler zaten şu anda. Mutlulukla gördük ki, aynı yere belediyenin kamyonları ve kepçeleri gitmiş. Aynı çamuru taşıyorlar, aynı yoldan geçiyorlar. Yeter ki teknelerin altı açılsın, yeter ki o gariban balıkçıların pervanesi kırılmasın. Bu kadar basit” diyerek şuna vurgu yaptı: “Yerel yönetimler ve genel bütçe kurumları, vatandaşı merkeze almadıkları sürece yönetim yaptık demesinler. Vatandaşa hizmet götüren personel çok önemlidir, ekiptir çok önemlidir ama vatandaşın üstünde değildir. Personel yorulmasın diye vatandaşı öteleyemezsiniz. Ötelerseniz, vatandaşın da sizi ötelemesi gerekir.”
“TROYA DÜNYADA İNSANLARIN İSMİNİ BİLDİĞİ BEŞ YERDEN BİRİ”
Troya Yılını da değerlendiren Gider, “Troya yılı çok güzel geçti. EMITT Fuar’ının ilk gününde, turizmciler ile İstanbul’da bir toplantıya girdik ve çok verimli bir toplantı oldu. Turizm sektörünün hem sorunlarını dinledik hem de 2018 yılındaki bir değerlendirme yaptık. Sayın valimiz vardı, ÇATOD vardı, ilgili kurumlar vardı. Tarihi Alan Başkanlığımız katıldı. 2018 Troya yılı ilk bize geldiği zaman talep olarak, o zaman milletvekiliyiz Bülent Bey ile birlikte. Bakan beye götürdük ve bakanlığın tavrı bunu 5 sene önce belirlemek lazım, uluslararası fuarları falan hazırlamamız lazım dedi ama bir an önce de bunun olması lazım dedi. Teknik olarak sebeplerin hepsi doğru kabul edilebilir ama bizim gibi memleketlerde ötelenen işler kalır genellikle. Bunu ötelemeyelim dedik. 2018 yılını Troya yılı ilan edildi. Bu vesileyle Troya Müzesi de çözülmüş oldu. Turizmcilerden aldığımız rakamlara göre turizmcilere çok büyük katkı sağladı. Bu devam edecek, sadece 2018 ile sınırlı bir şey değil” dedi. “Troya dünyada insanların ismini bildiği beş yerden biri. Bu çok güzel bir şey ama acı bir şey var; 5 yerden biri olmasına rağmen bunun Çanakkale’de olduğunu veya Türkiye’de olduğunu bilmiyor insanlar Troya’nın” diyen Gider,”İlyada Destanı çok önemli bir destan. İnsanlar bunu okuyor, biliyor ama bunun Çanakkale’de olduğunu bilmiyor. Biz Troya Yılı vesilesiyle inşallah dünyaya bunu tanıtacağız. Biz her kanalı kullanarak Troya’yı dünyaya çalışmak zorundayız ve Çanakkale zengin turist çekmek zorundayız. Çanakkale’ye gelen turistlerin bıraktığı para miktarını arttırmak zorundayız. Dolayısıyla geceleme sayısı aynı bile kalsa, harcadığı para artmalı. Çanakkale ekonomisi, turizmden hak ettiği payı almalı. Şuan için çalışmalarımız devam ediyor. Bunun için de çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu.
“ÇANAKKALE’NİN İKİ VİZYONU VAR; TURİZM VE EĞİTİM”
“Çanakkale merkezin önüne koyduğu iki tane vizyon, turizm ve eğitim” diyen Gider, Çanakkale’nin gelişimi açısından düşündüklerini ise şu şekilde anlattı: “ÇOMÜ Öğrenci sayısını arttırmalı, bölümlerini arttırılmalı, daha tercih edilebilir bölümler açmalı ve bu hızlı bir şekilde devam etmeli. Şu anda zaten yapıyorlar ve daha hızlı bir şekilde devam etmeli. Bundan önce de söylemiştim En az iki tane de bizim vakıf üniversitemiz olmalı. Yani artık Çanakkale Türkiye’nin neresinde konuşulursa konuşulsun bir üniversite şehri olarak anılabilmeli. Turizm anlamında da, burada deniz turizmi ile turizmi canlandıracak halimiz yok. Kültür turizmi, Çanakkale’nin bütünü için çok elverişli bir turizm yöntemi ve bu bağlantıları kura kura Çanakkale’yi çok ciddi bir destinasyon haline getirmek zorundayız ve bunu yapacağız. Belediyeyi aldıktan sonra da bunu çok daha ciddi hamleler yapacağız. Bu dönem ortaya koyduğumuz projelerin tamamı Çanakkale’yi daha ferah daha yaşanabilir, yürüyerek ve bisikletle gezilebilir bir şehir haline getirmeye endeksli. Çanakkale’nin birçok sorunu var ama önemli olan vatandaşa birebir dokunan sorunlar. 30 bin nüfuslu bir yerde trafik tıkanmaz, çok net söylüyorum. Trafik tıkandığı zaman da buna çözüm olarak, ‘millet arabayı park etmeyi bilmiyor diyemezsiniz. Bu çok üstenci bir bakıştır, çok ağa bakışıdır. Bu doğru bir yaklaşım değil. Yönetime talip olan bunun çözümünü bulacak. Trafiği çözecek öncelikle, otoparkı çözecek. Bizim iddiamız bu. Kültür şehri haline getireceğiz. Çok fazla yapılacak binamız değil temizlenmesi gereken binalarımız var, insanlarımızın ferahı için. İnşallah bunu 31 Mart’ta vatandaşlarımızla çok hızlı bir şekilde başaracağız.”