Madenin en değerlisi nasıl altınsa, insanın en değerlisi de vefalı olanıdır.
Vefasızlık siyasetten tutunda arkadaşlık dahil her müessesede vardır.. Dünyada her zaman vefasızlar, vefalılardan çok daha fazla olmuştur. İnsan, sanatçı olabilir, siyasetçi olabilir, idareci olabilir, makam, mevki, şöhret sahibi olabilir. Ama vefalı olamaz.
Siyasette ise ahde vefanın yolları hep kayıptır. Ne verilen sözler, ne dostluklar, ne etik değerler.
Hep kişisel hırslar, çıkarlar tüm dostlukları ya da dostluk sandıklarınızı ezer geçer.. Sanırsınız ki kıyametten önceki son emareler. Alt üst olmuş tüm insani değerler.
Yıllardır memleketin en büyük sıkıntısı verilen sözlerin karşılık bulmamasıdır.
Vefası olmayanın bekası olmaz .
Bizlerde maalesef böyle adı yönetici fakat yönetmek vasfı bulunmayan ve de eş dost dediğimiz insanlara kanmaya devam ederiz. Bu çark böyle devam eder ta ki kanmadığımızı, MIŞ gibi yaptığımızı anlayıncaya ve de bıçak kemiğe dayanıncaya dek.. Sonrası ise büyük tufan..
Ahde vefa .Çoğunlukla yanlış bilinir, aslında bir söze, anlaşmaya bağlılıktır ahde vefa “Ahd” iki tarafın sözleşmesi demektir.
Yani vefa aslında olması gereken, zorunlu bir karşılıktır. Verdiğiniz söze ya da size yapılan iyiliğe istinaden.
Aslında her türlü dostlukların tesisi ve sona ermesi, kişilerin saygınlık kazanması ya da itibarını yitirmesi gibi süreçlerde değerlendirme ölçütümüz, verilen söze bağlılıktır..
Sonuç olarak; kişi yerine getiremeyeceği sözü vermemeli, verdiği sözü ise ne pahasına olursa olsun yerine getirmelidir. Bu düsturu edindiği zaman kişi diğerlerinden ayrılır… Yoksa bulunduğu yere geliş hikayeleri deşifre olunca , itibarı atom gibi parçacıklarına ayrılır. Bir daha toparlanamaz, bir bütün halini alamaz.. Ya bataklıkta ki çamurlara iyice batar, ya da toz bulutu gibi uçar..
Üstüne alınan alınsın.. VEFA dan bahsederken, gafletle ihanette bulunup