Bazıları var ki Şehrin/ilin/ ilçenin AĞALIĞINA soyunuyor… Sonrasında ise… İtibarı zedeleniyor, geri alabilmek için ise kırk takla atıyor… Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılıyor, zayıf olanlar, satışa gelip pazar tezgahına düşüyor..
Koltuğa oturanlar kalkmak istemiyor, koltuk olsun, ünvan olsun da, her ne olursa olsun. Yeni yüzler mi, genç ve dinamik ekipler mi, aman ha en tehlikelileri bunlar, muhakkak ayak kaydırmak, belden aşağı vurmak gerek, ağaların buyruğudur, gelsinler icazet alsınlar, helallik istesinler, bakalım sadıklarsa, el verir, yol da veririz.. Aksi halde vurun kellesini hepsinin, çekin itibar iplerini.. Lakin YOK BÖYLE BİR DÜNYA.. Defterleri kabarık, sicilleri dolu bu ağaların, Çanakkalelilerin tabiri ile ”hayvan terli” azizim..
Baştan alalım her şeyi, en başa sararak başlayalım, sizlerin de sıkılmadan keyifle okuyacağınız ÇANAKKALE siyasetinin analizini haydi hep birlikte yapalım;
ÇANAKKALE’NİN SİYASETÇİLERİNİ GÖZLEMLEYİN..
Çanakkale’de ki farklı görüşlere sahip siyasilerin/politikacıların aynı masa etrafında oturup konuşması, karşılıklı selamlaşması, tebessüm ederek birlikte iş yapması, hizmet etmesi ne kadar olağan ve olması gereken bir durum ise; siz seçmen olarak, farklı görüşlere sahip arkadaşlarınız, komşularınız ile oturmaktan selamlaşmaktan asla çekinmeyin, bu da o kadar olağan, Aranıza VATAN HAİNİ olmadığı sürece kara kediler sokmayın. Gruplaşma ve kutuplaşmalardan muhakkak kaçının. Bu ancak makam sahiplerine; koltuk beklentisi ve de ikbal kaygısı olanlara keyif verecektir, siyasetçinin istediği elverişli zeminde zaten budur.
ÇANAKKALE; EY İSMİ BÜYÜK, KENDİ KÜÇÜK ÇANAKKALE..
Siyasetin tabiatında doğasında, polemik kavga, eleştiri, ayak oyunları her daim varolmuştur, bundan sonra da olacaktır. Birbirlerine ağıza alınmayacak sözler, hakaretler savururlar, çelme takarlar ama seçim yada gündem değiştirme/hamaset/popülizm hareketleri bittikten sonra karşılıklı çay ve kahvelerini yudumlayıp kahkahalarla birbirlerine hobilerinden, yazlıklarından, bahçelerinden söz ederler. O yüzden Siyasetçilerin hizmetlerini taahhütlerini, projelerini esas alın, tarzlarını ise asla..
ÇANAKKALE’DE SİYASETİN DİLİ..
Siyaset ben daha iyisini yaparım, köyüm, ilçem, ülkem /benden önce gelir diyebilmektir… Tavuk verirken kaz hayal edenlerin mecrası asla değildir ve olmamalıdır da.. Aksi takdirde Çanakkale çöplüğü de orada Ümraniye çöplüğü de.. Orada bulamazsanız bakın siyaset çöplüğüne..
Yerel seçimlere az bir zaman dilimi kaldı…
Hangi siyasi düşünceye sahip olursak olalım ayrıştırıcı, keskin dilin kimseye faydası olmayacağını rahatça söyleyebiliriz… Ayrıştırıcı zehirli çatal dil önce sahibine sonra topluma zarar veriyor… Bu dili kullananlar zaten siyaset çöplüğünde yerini alıyor…
Çanakkale’de ki Parti İçi çekişmelere gelirsek; gözlemlediğimiz kadarıyla partilerin neredeyse tamamında deve dişi gibi siyasiler kenarda kalıyor… Yada bile /isteye kenarda tutulmak isteniyor… Her şey benim edaları, ben yoksam /benden sonrası tufan edebiyatı yapanlar ise ön saflarda yer alıyor…
Netice mi ; bakın Çanakkale ve ilçelerinin yakın siyasi tarihine ;Siyaset mezarlıkları ağzına kadar bu tarz siyasetçilerle dolup dolu taşıyor… Anlamak için dönüp ardımıza bakmak /mezar taşlarını okumak yetiyor… Bazıları var ki Şehrin Ağalığına-patronluğuna soyunuyor… İtibarı zedeleniyor, geri alabilmek için kırk takla atıyor…
Ezcümle;
Her kim /hangi siyasi parti olursa olsun, bu tavırla hareket ediyorsa
sonuçta kuyuya kendi düşüyor…
Sonra Yusuf olsa o kuyudan çıkamıyor…
Ferhat olsa o dağı delemiyor…
Mecnun olsa o çölde yürüyemiyor…
Hangi mayadan yoğurt çalsa tutmuyor artık…
Çünkü Siyaset hafızası bu davranışları asla unutmuyor…
Gün geliyor bir yerde önüne çıkarıveriyor…
Ve İstanbul gibi iki yakası bir daha bir araya gelmiyor…
Kendinden başka herkesi yalnızlaştırmaya çalışan aday veya kişiler
sonuçta bir başına kalıveriyor…
Felek şapkayı tavşana ters giydiriyor…
Bizlerde bu topraklarda,Çanakkale’de yaşıyoruz…
Bazen bile-isteye, bazen hasbelkader içindeyiz toplumun /siyasetin… Elhamdülillah çapımızdan büyük çevremizin de olduğu söyleniyor… Elbette bizimde gönlümüzde Arslanlar yatıyor… Bilen biliyor… Diğer yandan farklı siyasi görüşe sahip insanlarla bir noktada uzlaşabiliyor, çözüm yolu bulabiliyoruz… Böyle olduğunda renklerin ahengini tutturmamız, yüreklere dokunmamız da hiç zor olmuyor…
Özetle sevgili seçmen yurttaşlarımız, Çanakkaleli vatandaşlarımız Mevlana’nın dediği gibi ; Hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyin. Ya onu kaybedersiniz yada kendinizi mahvedersiniz…” Ne bir partiye, ne de bir siyasiye/adaya körü körüne biat etmeyin, onlar kavga etsin, siz O TİPLERİN takiyyelerini ciddiye alıp birbirinizi/komşunuzu incitmeyin.. Patron sizsiniz, vakti gelince sandıkta iradenizi sergileyin..
Dip Not: Çanakkale’de daha gün yüzüne çıkacak çok şey/çok kirli ilişkiler var.. İnsanlar çok değişti; dikkat etmek lazım… Biriyle el sıkıştıktan sonra, beşide yerinde mi diye parmakları saymak lazım.. Kalın sağlıcakla.