İstediğin kadar paran olsun, sülalen bilmem kaç yüz kişilik olsun, arkanda çok güçlü ağabeylerin olsun, yurtdışındaki filanca üniversiteden okkalı bir diploman olsun, bunlar da önemlidir lakin çoğu zaman fasa fisodur.
Hısım akrabayla, sen, ben, bizim oğlan’la işler yürümez.
Siyaset ekip işidir usta…
Misal, falanca partinin il/ilçe başkanı olmuşsundur.
O koltuğa oturmuş olman sadece mabadını ve egonu mutlu eder, iş ve hizmet üretemiyor isen…
Özetle Ekibin zayıfsa o koltukta huzurla oturamazsın azizim.
Ekibini iyi kuramadıysan, çok değil, en kısa zamanda çuvallarsın.
İktidar veya muhalefet partisi olman hiçbir şey değiştirmez.
Ekibinin en az yüzde 30’u görev sahandaki ili veya ilçeyi tanımıyorsa istediğin kadar çalış, sabahlara kadar mesai yap, hava cıvadır.
Diyelim ki parti tüzüğü gereği 30 kişilik bir yönetim kurulu hazırlayacaksın.
Hepsini ağalardan paşalardan seçersen, seçim zamanları direklere afiş asacak adam bulamazsın…
Veya diyelim ki yönetimin tamamını merkezdeki ve kırsaldaki tüm direklere bayrak asacak isimlerden oluşturdun, o zaman da partiyi çekip çevirecek parayı bulamazsın, ki çoğu zaman Ankara’daki musluktan buralara su gelene kadar susuzluktan ölürsün, çoğu zaman da “E birader, seni o koltuğa boşuna oturtmadık. Kendin pişir kendin ye” cevabıyla sarsılırsın.
Gelin formülü “henüz” bulamayanlar için dilimizin döndüğünce minik ipuçları verelim
Seçim zamanları bilmem kaç adet seçim ofisi kiralamasıydı, içini dayayıp döşemesiydi, minibüsüydü, araç giydirmesiydi, benzini mazotuydu, afişiydi, el ilanıydı, billboard, gazete ve televizyon reklamıydı, partiye gelip elektrik su faturasını gösterip “ödeyemedim, bi el atın” diyen garibana verilecek cep harçlığıydı derken, seçim zamanları irili ufaklı tüm partilere sağlam bir bütçe lazımdır.
Yönetimin 8’i para babalarına verildiğine göre, geriye kalan 22’nin en az 4’ünü cenaze, taziye ve düğünlere gidecek, cenazede taziyede dua okumasını bilecek, düğünde sahneye çıkıp kolunu sallayacak, diğer 4’ünü ise şehir dışından misafirler geldiğinde onları restaurantlarda ve otellerde ağırlamasını bilecek altyapıya sahip olan isimlerden seçeceksiniz.
8’ini para babalarına, 8’ini cenaze, taziye, düğüncü ve misafir ağırlayacak ekibe verdiğinize göre, geriye kalan 14’ten 8’ini seçimde gece gündüz çalışacak isimlere vereceksiniz. Merkez mahalleleri organize edecek, en ücra köydeki toplantılara gidecek, direklere bayrak asacak, seçim sürecinde gerekirse 5-6 ay işini gücünü, evini barkını, çorunu çocuğunu unutup partinin başarısı için çalışacak askerlerden oluşacak bu ekip, yönetimin de bel kemiğini oluşturacak ve mümkünse tamamı erkek olacak.
İşte zurnanın “ZIRT” dediği yer. Şimdiye kadar oluşan 24 kişiyi unutun. Geriye kalan 6 kişinin kimler olacağı çok önemlidir. 6 kişilik bir Kozmik ekibin olacak, politik büroyu yönetecek… Ankara ile olan ilişkileri, Çanakkale’de ki gruplarla yapılan görüşmeleri, seçim kazanıldığında kimlere nelerin vaat edildiğini, kimlerden hangi bağışların ve sözlerin alındığını sadece bu 6 isim bilecek. Bu bizim nacizane önerimiz, takdirde uygulamalarda sizlere ait en nihayetinde… ister alın cebinize , ister iseniz atın çöpe…
Başta dedik ya, siyaset ekip işidir. Ekibin zayıfsa, istediğin kadar paran, diploman, bağın bahçen, Ankara’dan ağabeyin olsun, fasa fisodur .
Sadece güce ve egoya dayalı bir yönetim anlayışının SONUNDA İSE “Ben nerde yanlış yaptım” şarkısı her zaman ki gibi yeniden liste başı olur…
GÜÇ ZEHİRLENMESİ…
Bilindiği üzere Çanakkale siyasetinde ilk düğmeleri yanlış bağlayıp sonra da mükemmel başarılar beklemek tedavi gerektiren bir hastalık haline dönüştü. Teşhisi doğru yapalım ve ona göre tedavi uygulayalım. Bunu yaparsak ülkeye de hizmet etmiş oluruz. Aksi halde tarihin yazdığı “siyaset mezarlığı”nda yerimizi pek iyi bir şekilde almayız..
Bana diyorlar ki, eleştirilerini ve görüş açıklamalarını insanlar üzerinden yapma!
Nasıl yapacağız o zaman? Fikirler yanlış! Politikalar yanlış! Ortaya konulan siyaset yanlış!
Uygulamalar yanlış! Ama bunları yapan insanlar doğru, öyle mi?
Siyaset açısından bir yanlışı düzeltelim o zaman,eğer bir iş “doğru insan”lar tarafından yapılmıyorsa netice almak imkansızdır.
Bunun örnekleri ise istemediğimiz kadar çok;
Gözümüzün önünde defalarca ve bir çok kez yaşanmış Hikayelerden Birini yeniden HATIRLATARAK devam edelim anlatmaya;
En başlarda Her şey çok güzel gidiyordu!
sonradan değişen bir şeyler oldu!Karakteri değişti…İcraatları değişti…Bakış açıları değişti…
Parasal değerlendirmeleri değişti…İnsani ilişkileri değişti,Telefonları açmaz oldu..
Sağa sola tehditler emirler yağdırmaya başladı,Herkese göre bambaşka insan oldu!
Başladı çevresine kötülük yağdırmaya!
Ona inanan ve güvenen yol arkadaşlarını çil yavrusu gibi dağıtmaya başladı.
Yalaka ve yardakçıları tarafından alkışlanıyordu…Ama isteksiz… zoraki ve korku dolu..!
O bunun farkında değildi ve hala kendisini kral zannediyordu?
ONUR MESELESİ!
Herkes onuru için yaşar hayatta.
Kendi ailemizin olduğu kadar, çevremizde ki dostlarımızın da onuru önem taşır.
Onura dayalı söylemlerin unutulmaması gerekirken…
Medyatik getiriler uğruna, size uzatılan her mikrofona ağzınızı açarsanız… Ayak oyunlarıyla Kulislerde ROL alırsanız ve de..
Karakterden nasibini almamış kişilerle kol kola girerseniz…
Onurunuzu bir kenara bırakır,
Geçmişin acı veren haberlerini,yaşanmış örneklerini unutursanız…
Onursuz ve haysiyetsiz kişi katagorisine girersiniz!
Yani : Siz bir hiç olursunuz çevrenizde…
Kısacası makamlarını duruşlarını ve onurlarını, kendi çıkar ve menfaatleri için, Aynı zamanda başkalarının da talepleri doğrultusunda peşkeş çekenler, siyasetin tozlu raflarında kaybolmaya mahkumdurlar. Tarih TEKERRÜRDEN İBARET.. Saygılar