CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, CHP Genel Merkez’inde gerçekleştirdiği basın toplantısında 2022 Türkiye Adaletsizlik Envanteri Raporu’nu açıkladı. Türkiye’de her alandan adaletsizliğin saçıldığını vurgulayan Erkek, “2022 yılında gördük ki taammüden memleketi batırıyorlar.” dedi.
CHP’li Erkek raporda basın ve ifade özgürlüğü ihlallerine ve adaletsizliklere dikkat çekti. Türkiye’de yurttaşların kritik eşiklerde yaşamaya, hukuksuzluklara, adaletsizliklere ve yoksulluğa alıştırılmaya çalışıldığını belirten Erkek, bu düzeni değiştireceklerini söyledi. Erkek’in açıklamalarında şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’de, 2017 yılında OHAL koşullarında bir referandum gerçekleştirildi. Bu referandum ile kuvvetler ayrılığı yok edildi ve sonuçta her alana yansıyan bir adaletsizliğin önü açıldı. Ülkemizde 2018 yılından sonra iyiye giden hiçbir veri yoktur. Bu kapsamda 2020 yılında Saray iktidarının ülkemize yaşattığı adaletsizlikleri “adaletsizlik pandemisi” olarak tanımlamıştık. 2021 yılında ise “adaletsizlik yeni varyantlarla devam ediyor” demiştik. Geldiğimiz aşamada Türkiye’de yurttaşlarımızı, kritik eşiklerde yaşamaya, hukuksuzluklara, adaletsizliklere ve yoksulluğa alıştırmaya çalışan bir iktidar mevcuttur. 2022 yılında gördük ki keyfilikle ve tasarlayarak Türkiye’yi batırıyorlar. Taammüden memleketi batırıyorlar!”
“AÇLIKTAN BAYILAN ÖĞRENCİLERİN OLDUĞU BİR ÜLKE HALİNE GELDİK”
“Geçtiğimiz yıla şöyle bir dönüp baktığımızda her yerden adaletsizlik saçılmaktadır. Güzel ülkemizde daha önceden eğitimde öyle ya da böyle bir fırsat adaleti söz konusuydu. Geldiğimiz noktada eğitimde adaletten bahsetmek mümkün değildir. İnternete, kitaba, kaynağa ulaşmayı geçtik, temel gıda maddelerini beslenme çantalarına koyamadıkları için okula gidemeyen, açlıktan bayılan öğrencilerin olduğu bir ülke haline geldik.”
“KUYRUĞUNA GİRECEK DOKTOR YOK, SIRADA BEKLEYİP ALINABİLECEK İLAÇ YOK”
“Sağlık artık “Türk hekimlerine emanet” aşamasından oldukça uzakta, çünkü Türk hekimleri maalesef şiddete maruz kaldığı, değerleri bilinmediği ve hak ettiklerinin çok uzağında özlük haklarına mahkum edildiği için ülkemizi terk ediyorlar. “Sağlıkta kuyruklar son buldu” diyorlardı. Kuyruğuna girecek doktor yok, sırada bekleyip alınabilecek ilaç yok. Görüntüleme randevuları acil hastalar için bile aylarca sonraya verilebiliyor. “Sağlıkta çağ atladık” ifadesinde geriye doğru bir çağ değişikliği olduğu açıktır. Anayasa’nın 56. maddesi “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” diyerek devlete bu konuda özel bir görev yüklemiştir. Geldiğimiz aşamada Saray iktidarı sağlıkta da adaleti yok etmiştir.”
“SİYASET SARAY YANDAŞLARI İÇİN GEÇİM KAPISI HALİNE GELMİŞTİR”
“Saray iktidarı, bir avuç yandaşı ve yakınları hariç gelir adaletiyle ilgilenmeyi çoktan bıraktı. Ekonomide adaletten değil, uçurumlardan bahsetmek gerekmektedir. İktidarı üzmemek, gerçekleri gizlemek üzere çalışmalarına hız kesmeden devam eden Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 2022 yılsonu enflasyonu yüzde 64.27’dir. Oysa Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise bu oranı yüzde 137.55 olarak hesaplanmaktadır. Orta sınıf tamamen eritilmiş, siyaset Saray yandaşları için geçim kapısı haline gelmiştir.”
“2023, TÜM ADALETSİZLİKLERİN ADALETLE ORTADAN KALDIRILMAYA BAŞLANACAĞI YIL OLACAKTIR”
“Mahkemede adalet yok! Türkiye’de adalete güven yüzde 30’lardadır. Başka bir ifadeyle yurttaşlarımızın yüzde 70’i mahkemeye düştüğünde adaletin tecelli etmeyeceğini düşünüyor.
Millet İttifakı olarak bu tespitleri yapmakla yetinmedik. 2022 yılında Genel Başkanlarımızın önderliğinde altı siyasi parti olarak çalışmalarımıza hız kesmeden devam ettik. 28 Şubat 2022’de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnimizi, 28 Kasım 2022’de ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerimizi kamuoyuyla paylaştık. Bu sırada seçim güvenliği, kurumsal reform gibi konularda altı parti çalışmalarımız devam etti. Liderlerimizin yaptığı toplantılarda, Türkiye’nin hem güncel hem de kronik sorunlarına çözüm önerileri açıklandı. 2022 yılı, bir önceki yılın sonundan başlayarak ülkemizin tarihinde görülmemiş bir siyasi deneyime tanıklık etti ve altı parti “demokratik hukuk devleti” asgari müştereğinde bir araya geldi. Çünkü hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız tüm adaletsizliklerin temelinde mevcut tek adam sistemi yatmaktadır. Bu değişmeden, demokratik hukuk devleti temelinde yeni bir sistem inşa edilmeden aş da iş de ekmek de olmayacaktır! Bu bilinç ve inançla çalışmaya devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı da olan 2023, tüm adaletsizliklerin adaletle ortadan kaldırılmaya başlanacağı yıl olacaktır. İlk seçimden sonra Adaletsizlik Envanteri Raporu hazırlanmayacak bir sistem kuracağız.”
CHP’li Erkek, basın açıklamasının devamında şu verileri paylaştı:
Basın Özgürlüğü İhlalleri:
İlan Yasakları: Tarafsız ve bağımsız basın yayın, iktidarın en temel mücadele alanını oluşturmaktadır. Baskı aracı ve iktidarın tek ses talebinin sopası niteliğinde olan kuruluşların Saray adına basın yayın kuruluşlarına uyguladıkları ekonomik yaptırımlarla 2022 yılında da basın özgürlüğünde geriye gidiş yaşanmıştır. Üstelik tüm baskılar aksi yargı kararına rağmen devam etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, ifade özgürlüğü kapsamından değerlendirilen, 1982 Anayasası’nda ise ayrıca düzenlenen basın özgürlüğü ülkemizin en temel sorunlarından biri haline gelmiştir.
Basın üzerinde keyfi cezalandırmanın en önemli kurumlarından biri haline gelen Basın İlan Kurumu’nun (BİK) gazetelere haksız ve hukuksuz bir şekilde verdiği ilan durdurma cezalarına karşı açılan davalara 2022’de Anayasa Mahkemesi dur dedi. Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü Gazetelerinin BİK’in ilan kesme cezalarına ilişkin AYM’ye yaptıkları bireysel başvurular, mahkeme tarafından özgürlüğün ihlali olarak değerlendirilmiştir. Anayasaya göre bu kararı uygulamak zorunda olan BİK, karara uymadığı gibi, gazeteleri cezalandırmaya da devam etti. 2019’dan bu yana Evrensel ve Yeni Asya gazetelerine ilan yasağı uygulayan BİK, Evrensel Gazetesi’nin ilan ve reklam hakkını 2022’nin ağustos ayında tümüyle kesti. Karara ilişkin gazetenin yaptığı iki itiraz da reddedildi.
Kendini yargının üzerinde konuşlandıran, mahkeme kararlarını tanımayan ve Saray talimatlı hareket etmeyi görev bilen BİK, Anayasa Mahkemesi’nin, “Basın İlan Kurumunun ilan kesme cezalarının basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu” kararını uygulamamaktadır.
RTÜK’ün Adaletsiz Cezaları: Yazılı basın üzerinde süren baskılar, 2022 yılında görsel basın üzerinde de devam etti. Temel görevi Saray iktidarının politikalarını eleştiren televizyon programları üzerinden kanallara ceza yağdırmak olan RTÜK, iktidarın sopası olmaya devam etmiştir. RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın ayrıntılı olarak hazırladığı rapora göre, iktidarı eleştiren kanallara 2022 yıllı içerisinde tutarı 17 milyon 335 bin lira olan 54 ceza verilmiştir. Aynı süreçte haklarında çok sayıda şikâyet bulunan Saray kanallarına ise “dostlar alışverişte bulunsun” niteliğinde tutarı 1 milyon 674 bin lira olan ceza kesilmiştir. Halk TV’ye 23, TELE 1’e 16, KRT’ye 6, FOX TV’ye 5 ve Flash Haber’e 4 olmak üzere toplam 54 idari para cezasıyla bu kanallara “Saraya söz söyletmeyiz” denilmiştir. Aynı süreçte TGRT Haber’e 2, BEYAZ TV’ye 1, ATV’ye 1 olmak üzere toplam 4 ceza kesilmiştir.
Gazeteciliğin Suç Sayılması: Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü her yıl dünyadaki basın özgürlüğü bilançosunu bir raporla duyurmaktadır. Bu rapora göre, Türkiye 180 ülkenin yer aldığı 2022 basın özgürlüğü listesinde 149’uncu sıradadır. Daha vahimi ise Türkiye, gazeteciler için en tehlikeli ülkeler sıralamasında 3’üncü sırada yer almaktadır.
RSF’ye göre Türkiye hapishanelerinde şu an 9 gazeteci tutuklu. Bu sayı Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) göre 18, Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) göre ise 38.
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) 2022 Basın Özgürlüğü Raporuna göre mahkemelerde gazeteciler ve basın kuruluşlarına en az 174 duruşma yapıldı. Bu davalarda en az 263 gazeteci yargılandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre ise sadece 43 gazeteci 2022 yılını cezaevinde geçirdi.
CPJ’nin hazırladığı rapora göre Türkiye, 2022’de gazetecileri en çok hapse atan ülke sıralamasında 4. sırada yer aldı. Komitenin gazetecileri en çok hapse atan ülkeler sıralamasında ise ilk beş ülke şunlardır:
İran
Çin
Myanmar
Türkiye
Belarus
Saray iktidarının gazetecilerin özgürlüğü konusuna bakış açısını anlamak için şu örnek yeterlidir. Bilgi edinme hakkını kullanmak ve tutuklu gazeteci sayısını sormak amacıyla CİMER’e yapılan başvuruya Adalet Bakanlığı tarafından “kamuoyunu ilgilendirmeyen bilgi” yanıtı verildi. Bu yanıtın altındaki imza ise çok sayıda gazeteci davasına bakan ve gazetecilere ceza veren, ardından da Adalet Bakanı Yardımcısı olan Akın Gürlek’e ait.
Saray iktidarı üç maymunu oynayan bir basın istemektedir. Her şeye karşın korkusuzca görevini yapan gazeteciler, ülkemizin demokrasi tarihinde yerlerini çoktan aldılar.
İfade Özgürlüğü İhlalleri:
Partimizin Yayın ve Açıklamalarına Karşı Yaptırımlar: Kamuoyunda geniş yankı uyandıran, dolandırıcılık yaptığı, kara para akladığı, rüşvet verdiği ileri sürülen şahıs, holdingi ve iktidar mensuplarıyla kurduğu ilişkileri anlatan ve Genel Merkezimiz tarafından hazırlanan ‘SaBıKa Holding’ başlıklı broşür ile ilgili daha önce soruşturma başlatılmış, görüldüğü yerde bu kitapçıklara el konulmuştur. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek broşürümüzün dağıtımını gerçekleştiren Partililerimiz gözaltına alınmıştır. Bir kısmının yargılanmasına devam edilmektedir. İstanbul, Çorum, Kadıköy gibi çeşitli il ve ilçe yöneticilerimiz, tamamen siyaset yapma özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek bir etkinlikten dolayı yargılanmaktadır. Bir siyasi partinin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı’na yöneltilen sıradan eleştirilerin bile hakaret sayılması, sistemin nasıl bir ucube olduğunun da göstergesidir.
Cumhurbaşkanına Hakaret İddiaları: AK Parti Genel Başkanı da olan, aynı zamanda yurttaşlarının bir kısmına, diğer siyasi parti temsilcilerine “gerizekalı, terörist, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük, siyasi eşkıya, haysiyetsiz, onursuz, sanatçı müsveddesi, edep fukarası, ahlaksız, haysiyet celladı, kan emici” demekten bir an bile geri durmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yöneltilen eleştiri düzeyindeki sözlere karşı derhal işlem yapılmakta ve Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla davalar açılmaktadır.
Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan 2021 yılı Adalet İstatistiklerine göre 2014 yılında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan toplamda 110 dava açılmış, 2021’de ise 9 bin 168 dava açılmıştır. Artış oranı yüzde 8 bin 234. 2014’te bir çocuk hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten dava açılmıştır, 2021’de 305 çocuk. Çocukları bile yargılıyorlar. 22 çocuk da mahkûmiyet kararıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Bugün itibariyle Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla soruşturma geçirenlerin sayısı 200 bine yaklaşmıştır.
Boğaziçi Üniversitesi’ne Kayyum Rektör Atanması ve İktidarın Baskısı: Boğaziçi Üniversitesi’nde 4 Ocak 2021 tarihinde “kayyum rektör” atanmasıyla ilan edilen hukuksuzluğa karşı başlatılan direniş 2022 yılında da devam etmiştir. İktidarın kurumsal kimliği yok etme ve özerk üniversite anlayışına yıkma çabasının bir göstergesi olan bu süreçte öğrencilere, akademik ve idari personele çok sayıda haksız ve hukuksuz soruşturma açılmıştır. Hedeflenenin üniversitelerin “iktidarın istediği” biçimde üretimde bulunması ya da hiç bulunmamasıdır. Dolayısıyla her alanda olduğu gibi idari açıdan olduğu gibi, bilimsel özerkliği de yok edilmiş bir yükseköğretim sistemiyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin köklü üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi tek adam rejiminin baskılarıyla itibarsızlaştırılmak istenmektedir.
Belediyelerimiz Üzerindeki Baskılar: 31 Mart 2019 (ve 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi tekrar seçimi) yerel seçimleri, Cumhur İttifakı’nın yereldeki iktidarını sona erdirmiştir. Saray iktidarının, bu durumu demokrasinin gereği gibi kabul etmeyeceğini, belediyeleri “köşeye sıkıştırma, çalıştırmama” çabalarından anlaşılmaktadır. Siyasi hazımsızlık örneği açısından 2019 yerel seçimleri tarihi niteliktedir. Ülke nüfusunun yarısından fazlası Millet İttifakı’nın belediyeleriyle yönetilmektedir. COVIT-19 Pandemisi süreci ve sonrasında belediyelerimizin insan odaklı hizmetleri gerek mali gerek idari gerekse yargı eliyle baltalanmak istenmektedir. Üstelik bu durum belediyelerimizi değil, halkımızı cezalandırma anlamına gelmektedir.
İstanbul’un iki kez seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan ve sosyal medyada “Ahmak davası” olarak adı geçen dava yine iktidarın yargıya müdahalesi sonucunda 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası ile sonuçlandırılmıştır. İmamoğlu’nun kararı kesinleşirse siyasi yasakla karşı karşıya kalınacaktır. Herhangi bir demokratik hukuk devletinde, böyle bir davanın açılması bile abesle iştigaldir.
Saray, belediyelerimize gerek hukuk gerekse Bakanlıklar eliyle idari ve mali baskılar kurmaya çalışsa da hiçbir belediyemizi hizmet vermekten alıkoymayacaktır.
Adaletsizliğin Farklı Boyutları:
Kadına Şiddet: Hukuka aykırı biçimde gece yarısı “tek adamın” kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmış, kadınların savunma hakları ellerinden alınmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükteyken tam olarak uygulanmaması nedeniyle kadın cinayetleri hız kesmemişken sözleşmeden çıkılması, durumu daha vahim hale getirmiştir.
2021’de en az 405 kadın cinayeti işlenmişken, 2022 yılında 334 kadın cinayeti, 245 şüpheli kadın ölümü olmak üzere toplamda 579 kadın cinayeti işlenmiştir. Cinayete kurban giden kadınların %54’ünün anne olduğunu unutmamak gerekir. Maalesef evlerinde şiddete maruz kalıp sesini duyuramayan birçok kadın var.
Hukuksuzluğun Genelleşmesi: AK Parti dönemini ifade edecek çok fazla tanımlama olmakla birlikte, “adaletsizlik” bunlar içerisinde en doğrusudur. 2021 yılı ise her türden adaletsizliğin zirveye çıktığı yıl olmuştur. Bizzat iktidar sözcüleri, hukuksuzluğu normalleştirecek açıklamalarda bulunarak, illegaliteyi teşvik etmişlerdir. Tüm bunlarla mücadele etmesi gereken İçişleri Bakanı, aynen şu ifadeleri kullanmıştır: “Muhtarlarımız diyor ki ‘Efendim şurada metruk bina var burada metruk bina var. Ama mahkeme kararı var yıkamıyoruz.’ Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin.”
Türkiye’nin Hukukun Üstünlüğü Endeksindeki Yeri: 2017 yılında OHAL şartlarında yapılan bir referandumla kabul edilen ve literatürde “tek adamlık, hiper başkanlık, monokrasi” biçiminde yer alan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ülkemizi her alanda geriye götürmeye devam etmektedir. Uluslararası arenada da ülkemiz artık “demokrasi” statüsünden oldukça uzaktadır. Bunun en net göstergelerinden biri de Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ndeki ülkemizin yeridir.
Dünya Adalet Projesi (WJP) tarafından gerçekleştirilen Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 140 ülke içinde 116. Sıradadır. Endekste ilk on ülke şunlardır:
Danimarka,
Norveç,
Finlandiya,
İsveç,
Hollanda,
Almanya,
Yeni Zelanda,
Lüksemburg,
Estonya,
İrlanda.
Dünya Mutluluk Endeksi: Adaletsizliğin her alana etki ettiği bir ülkede mutluluk beklenebilir mi? 146 ülkeyi kapsayan mutluluk raporuna göre Türkiye “mutsuz” bir ülke. Raporda yer alan 146 ülkeden, Türkiye 112. sırada yer bulabilmiştir. Bu rakam bir önceki yıla göre 8 basamak gerileme anlamına gelmektedir. Mutluluk raporundaki ilk on ülke şunlardır:
Finlandiya,
Danimarka,
İzlanda,
İsviçre,
Hollanda,
Lüksemburg,
İsveç,
Norveç,
İsrail,
Yeni Zelanda.
Gelir Adaletsizliğinde Zirve: Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 37 üyesi arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında 4. sıradadır. İktidarın istediği rakamları tespit etmekten sorumlu TÜİK verilerine göre bile Türkiye’de halkın yüzde 40’ı gelirin sadece yüzde 16,5’ini alırken, en zengin yüzde 20’lik grup ise gelirin yüzde 47,5’ini almaktadır.
Hak İhlalleri: Anayasa Mahkemesi’ne 2022 yılında 109 bin 779 bireysel başvuru yapılmıştır. Bunların 73 bin 36’sı sonuçlandırılmıştır. Bu dosyalardan 35 bin 433’ünden en az bir hakkın ihlali kararı verilmiştir.
2012 yılından bu yana Anayasa Mahkemesi’ne toplamda 470 bin 938 bireysel başvuru yapılmıştır. Bunlardan 375 bin 17’si sonuçlandırılmıştır. Dosyalardan 298 bin 59’u kabul edilmemişken kabul edilen dosyaların 61 bin 264’ünde en az bir hakkın ihlal edildiği tespit edilmiştir. Bu hak ihlallerinin yüzde 80’i makul sürede yargılanma hakkının ihlalidir. Yine yüzde 4.9’u adil yargılanma hakkının ihlalidir. Yüzde 4.3 ifade özgürlüğünün, yüzde 5.4 mülkiyet hakkının, yüzde 1’i toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalidir. Saray iktidarı, sistemli biçimde hak ihlaline devam etmektedir. Türkiye İnternette Özgür Olmayan Ülke Statüsünde: Washington merkezli uluslararası insan hakları kuruluşu Freedom House’un 2022 yılı “İnternette Özgürlük Raporu”na göre 70 ülkenin değerlendirildiği raporda; 17 ülkenin özgür, 32 ülkenin kısmen özgür ve 21 ülkenin de özgür olmadığı tespit edildi. 2021 yılında 100 üzerinden 34 puana sahip olan Türkiye’nin puanı 2022’de 32’ye düşmüş ve internetin özgür olmadığı ülkeler arasında yer almaya devam etmiştir” dedi.