10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde her yıl olduğu gibi etkinlikler düzenlenmeye devam ediliyor. Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Hasan Ozan Dilli, Av. Sibel Erol, Av. Ali Furkan Oğuz, Av. Mustafa Çağrı Özmen, Av. Sema Begüm Topçu her yıl olduğu gibi dün Çanakkale’de yıl içinde insan haklarına ilişkin gerçekleşen aksaklıkları eksiklikleri ihlalleri özetliyor ve çıkarılan tabloyu kamuoyuyla paylaştı.
” Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. Tüm Dünyada bugünün anlamına ilişkin etkinlikler düzenlenmektedir. Biz de Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak her yıl bugün, ülkemizde ve ilimiz Çanakkale’de yıl içinde insan haklarına ilişkin gerçekleşen aksaklıkları eksiklikleri ihlalleri özetliyor ve çıkardığımız tabloyu kamuoyuyla yazılı olarak paylaşıyoruz. Ancak bugün bu geleneğimizin dışına çıkacağız.
Evet, farkındayız yine söylenecek çok şey var. Her şeyden önce yaşam hakkı bağlamında, Kahramanmaraş depreminde dayanaksız konutlarda yitirdiğimiz 50binden fazla yurttaşımız var. Yine, KYK yurtlarında bakımsız asansörlerin neden olduğu yaşam ihlallerinin, barınma krizinin, ifade hürriyetine dönük kapsamlı ihlallerin her zamanki gibi farkındayız. Ne var ki Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda insan hakları ihlallerine ilişkin başkaca bir şeyi konuşmayı yararsız buluyoruz. Çünkü biz hukukçular için, insan hakları mücadelesi bir hukuki mücadeledir ve karşılaştığımız ihlallerle ilgili olarak başvuracağımız en yüksek yargı yeri de Anayasa Mahkemesidir.
Bildiğiniz gibi meslektaşımız ve milletvekili Can Atalay hakkında anayasa mahkemesi tarafından verilen tahliye kararı halen uygulanmamıştır. Meslektaşımız ceza evindedir.
Kesinliği ve bağlayıcılığı tartışmasız olan AYM kararlarının hiyerarşik olarak ülkemiz yargı sisteminde daha aşağıda yer alan başka mahkemelerce uygulanmaması kabul edilemez.
Bu yetmezmiş gibi, kararı uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerince AYM üyelerinin bir kısmı hakkında suç duyurusunda bulunulması da garabettir. Bu suç duyurusu biz hukukçulara ve hak arama özgürlüğüne karşı bir gözdağı olarak da görülebilir. Bu gözdağını reddediyoruz.
Bu meselenin topluma bir hukuki görüş farklılığı olarak sunulması, meselenin AYM ve Yargıtay arasındaki bir kriz olarak gösterilmesi de doğru değildir. Çünkü, onlarca ceza dairesi olan Yargıtay’ın yalnızca tek bir ceza dairesinin verdiği bir karar söz konusudur ve bu karar Yargıtay’ın kurumsal görüşünü yansıtmaz.
Mesele şahsi olarak sadece Can Atalay meselesi değildir, aynı zamanda ona oy veren seçmenlerin ve giderek, tüm toplumun meseledir, çünkü AYM kararını uygulanmaması insan hakları perspektifi dışında ayrıca yargı mekanizmasının tepetaklak edilmesi anlamı da taşır. Bir mahkemenin, üst mahkemenin verdiği kararı uygulamayıp, sonra da beğenmediği bu kararla ilgili üst mahkeme üyelerini savcılığa şikayet ettiği bir hukuk düzeni düşünülemez. Başta barolar ve sivil toplum örgütleri, siyasi partiler olmak üzere toplumsal vicdanın bu konunun gündemden düşmesine izin vermeyeceğine inanıyoruz. O nedenle bizim bu yılki açıklamamızın özeti tek bir cümleden ibarettir : Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararı derhal uygulansın. Sagyılarımızla. ” İfadelerine yer verildi.