“Ben Siyasetçinin, Bürokratın Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda Ahlâklısını Severim”: Atatürk’ün Sözü Bugün Yeniden Mi Yorumlanıyor?
Atatürk’ün sporculuk ve ahlâk kavramını harmanlayan ünlü sözü “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim,” yıllardır Türk milletine rehberlik eden bir değer yargısı olmuştur. Ancak bu söz, günümüz siyasetine ve bürokrasisine uyarlandığında ortaya çıkan tablo, mizahi bir trajediyi andırıyor.
Bugün bu sözün uyarlamasını şöyle düşünmek mümkün: “Ben siyasetçinin, bürokratın zeki, çevik, samimi ve aynı zamanda ahlâklısını severim.” Ancak zeka ve çeviklik, halkın çıkarına hizmet etmek yerine kişisel çıkarları korumak için kullanılıyorsa, bu uyarlama hem trajik hem de düşündürücü bir mesaj taşıyor.
Zeka ve Çeviklik Siyasette Nasıl Kullanılıyor?
Bugün halkın karşısına çıkan birçok siyasetçi ve bürokrat, çevikliklerini yalnızca kendi çıkarlarını koruma, ticari bağlantılarını gizleme veya halkın güvenini istismar etme noktasında gösteriyor. Ahlâkın ve samimiyetin unutulduğu bir düzenin, ne kadar zeki ve çevik olursa olsun, halkın gözünde zaten bir geleceği yoktur.
Atatürk’ün sporcu ahlâkına yaptığı vurgu, siyaset ve bürokrasiye uyarlanırsa bugünkü tabloyu şu şekilde özetler: Zeka ve çevikliğin halkın refahını gözetmek yerine manipülasyon ve çıkar çatışmalarında kullanılması, ahlâk kavramını hızla geri plana atmıştır.
Zeki Ama Ahlâksız Bir Düzenin Sonu
Halkın karşısına çıkan siyasetçiler ve bürokratlar, zeki ve çevik olduklarını her fırsatta göstermeye çalışıyor. Ancak ahlâk ve samimiyet olmadan, bu çaba yalnızca günü kurtarmaktan ibarettir. Ahlâksız zeka, manipülasyonu; samimiyetsiz çeviklik ise aldatmayı getirir. Bu işleyişin sürdürülebilir olmadığı açıktır. Çünkü halk, ahlâkın olmadığı yerde ne zekayı ne de çevikliği ödüllendirir.
Halkın Mesajı: Siyaset ve Bürokrasi Yeniden Tanımlanmalı
Bugün halkın siyasetçilere ve bürokratlara verdiği mesaj nettir: “Hizmet etmek için zeki ve çevik olabilirsiniz ama ahlâklı ve samimi değilseniz, tarihin tozlu sayfalarında unutulursunuz. Hatta öyle bir tokat yersiniz ki yok olursunuz” Halk, artık zekayı ve çevikliği manipülasyon aracı olarak kullanan değil, samimi ve ahlâklı bir düzen görmek istiyor.
Millet Terbiyeyi de Haddini de Bilir
Millete “terbiyesizlik yapma, haddini bil” diyen bir çok siyasetçi ve bürokratın, bizzat yaptıkları terbiyesizlikleri ve ahlâksızlıkları bu millet hem görmüş hem de şahit olmuştur. Parmak sallayarak halkı hizaya çekmeye çalışanların, kendi ticari oyunlarını, gizli ilişkilerini ve ahlâk dışı davranışlarını perdeleme çabaları artık kimseyi kandıramaz. Haddini bilmesi gerekenin kim olduğunu bu millet çok iyi bilir,bildirir, üstelik bunu gülerek hatırlatmayı da ihmal etmez. Halk, her şeyin hesabını zamanı geldiğinde mizahıyla ve iradesiyle sorar.
Mizah ve Gerçek Arasında Acı Bir Hatırlatma
Eğer zeka ve çeviklik, halkın değil, kişisel kazançların hizmetinde kullanılıyorsa, ahlâk ve samimiyetten yoksun bir düzenin ayakta kalması mümkün değildir. Tarih, halka sırt çevirenleri önce not eder, sonra siler. Atatürk bugün bu tabloyu görseydi, belki de şöyle derdi: “Ben siyasetçinin ve bürokratın, zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim… Gerisini tarih zaten halleder.”