Uzun zamandır yazlarımızda CHP’nin ATATÜRK’ün çizgisinden çıktığını, Milliyetçilik, Halkçılık ve Devletçilik kavramlarından uzaklaştığını, Kuvayi Milliye Ruhunu kaybettiğini vurguluyor , yaşadığımız şehirde Çanakkale’de varlıklarını bu kimliksiz politikalar üzerinden yürütenleri de eleştiriyoruz.
Her haberimizi de belgelere , delillere tanık ve resmi kayıtların varlığına dayanarak yazıyoruz. Aksini iddia etmeye kalkanlara da buyurun Hodri Meydan, Yargı orada ,Millet burada diyoruz.
İş iktidar partisinin Çanakkale’deki AK Parti yapılanmasına zarar veren bazı unsurlarını eleştirmeye gelince, yazma kardeş yazma, bu yanlış olur, aman ha… diyenler de oluyor. Hiç kimse kusura bakmasın ,karga düştü, kuş uçtu gemi geçti şeklinde haberler yazmak tarzımız değil, dün de doğruları yazdık bu gün de ,yarın da yazmaya devam edeceğiz.. Yanlışa yanlış demekten de vazgeçmeyeceğiz. Her şey güllük gülistanlık oldu da biz mi yazmadık.!
Doğruları, bırakın ALENİ OLARAK, kendilerini düzeltsinler umudu ile uyarı niteliğinde yazmaya kaltığımızda bile; itibar süikastçileri de hemen harekete geçiyor, Aba altından sopa göstermeler; İnceden Algı operasyonu çekmeler, kamyon arkası , duvar yazıları ile mesajlar vermeler… Yahu o zaman beni bir gülme alıyor sormayın … Arkadaş, söylemlerinizle çelişmeyin, uyarıyoruz yapmayın, sizin bize karşı söylemleriniz, eylemleriniz ancak met-cezir , bizim bildiklerimiz kalemden-dile düşer ise olursunuz rezil. O yüzden bu gölde o maya tutmaz azizim, Siz hala anlayamadınız mı bunu. Siz bizi tanırsınız, ama biz sizi çok daha iyi tanırız. Düzeltin hatalarınızı. düzeltin yanlışlarınızı. Bırakın gölgenizle savaşmayı, bırakın içten olmayan sahte gülücükler savurmayı. Yanlışın arkasında durmayın, size kalkan olan duvarları yıkmaya ısrarla kalkışmayın.
Evet devam edelim; sonuna kadar katılıyorum; Recep Tayyip Erdoğan büyük bir lider, dünya lideri, sadece AK Parti Teşkilatlarının değil Türkiye Cumhuriyeti’nin de , Türk Milletinin de lideri.
Erdoğan lideri olduğu AK Parti teşkilatlarına ısrarla mesajlar veriyor;
Siyaset Ahlaklı insan işidir diyor,
Vatandaş size ulaşabilir olsun, tevazu ve samimiyetle yürütün siyaseti diyor.
AK Partide bir tek kişi kaybetme lüksümüz yok, aksine herkesi kazanmalı, her kesimi kucaklamalıyız ve kazanmalıyız diyor.
“AK Parti halka tepeden bakan siyasetçilerin yeri değildir.. Aksini düşünen varsa yanlış yerde olduğunu bilmelidir..”
“Kendi teşkilatına, teşkilat mensubuna vefa göstermeyen, şehrine, ülkesine ve milletine vefa göstermez”
“Öncelikle AK Parti’nin kuruluşundan beri bu davaya emek vermiş hasbi ve harbi şekilde koşturmuş her kardeşime müteşekkirim” diyor.
Yukardaki sözler Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği sözler. Hepsi çok güzel, harika, mükemmel… kalbi ferahlatıyor.
Biraz endişem var ama söylenenlerin gerçekleşmesi büyük temennim. Çünkü bunlar çok ama çok önemli şeyler.
Erdoğan’ın yerel seçim öncesi uyarıları ve sözleri bir çok yerde Allah için Milletin mesajını aldık’‘ denmesine rağmen dikkate alınmadı ve kazaya bırakıldı. Şimdi bu söylenenler farz hükmündedir, derhal ve mutlaka yerine getirilmelidir.
Ben hakikaten Sayın Erdoğan’ı çok seviyorum. Ona saygısızlık haddime düşmez. Ama soruyorum
1-AK Parti’de halka tepeden bakan siyasetçiler var mı? Evet, hem de fazlası ile . Peki bunlar Erdoğan’a ve davasına ihanet edebilme gücünü nerden alıyor?
2-AK Parti kendi teşkilatına, teşkilat mensubuna vefa göstermeyen insanlar var mı? Var tabii ki. Bunları böyle değiştiren nedir? Neyse, bunların cevaplarını önümüzdeki günlerde örnekleri ile açıklayacağız…
Devam Edelim…
Bu arada şunu da belirtmek isterim ki; ülke genelinde olduğu gibi zaman zaman Çanakkale’de de yapılan fanatiklik ve siyasi milliyetçilik yanlıştır.
Bizi birleştiren Vatan, Devlet aşkı ve Milletimiz. Bu değerler çerçevesinde Liyakat, Adalet, İnsani değerler, ilim gibi basamaklar ancak bizi doğruya götürür.
Farklı düşünenlere saygılı olmak çok önemlidir. AK Partili olmayanlara da saygılı olmak, insani değerlerimizi korumak ama her şeyden önce bizi birleştiren en güzel MİLLİ bağlarımızı unutmamak gerekir. Bugün birilerine hain dersek yarın onları nasıl kucaklayabiliriz?
Bunları söylerken kimse yanlış anlamasın ve anlam çıkartmasın. Bu gemideyiz ve asla gemiyi terk etmeyiz. Ama kimseyi de kaybetme lüksümüz yok.
Özellikle son süreçte CHP ve yandaşlarını çok iyi gözlemliyoruz. Onların maazallah iktidar olması durumunda ülkeye ve millete Allah korusun çok büyük zarar vereceklerini de gayet iyi biliyoruz.
Ancak unutulan bir şey var. Esas konuşulması gereken konu buna sebep olan kişi ve kurumların yaptıklarıdır. Yani diğer siyasi partilere oy verenler haindir demek yerine, onları AK Partiden kim küstürdü, nasıl soğuttu onu sorgulamak gerekiyor. Merak etmeyin siz doğru olduğunuz müddetçe millet sizinle olacaktır. Ama liyakat, adalet, paylaşım, sevgi, inanç gibi DEĞERLERİ BİTİRDİĞİNİZDE millet kötüler arasından şeri seçerek seçim yapmaya kalkar ki bu en vahim olanıdır.
Kusura bakmayın. Hatasız kul olmaz. Hata yaptıysak bile bunun farkında olup yol yakınken dönmek gerekir. Zira bu hatalar küskünleri çoğaltıyor. mevcut yada diğer yeni kurulan partilere yöneltiyor. Merak etmeyiniz Millet o partileri de çok iyi biliyor yada kısa zamanda tanıyor.
Ama milleti kırmamak, kızdırmamak gerek. Yıllar önce bir tanıdığım babasına çok kızdığı için alelacele çok yanlış birisiyle evlenmişti. Hayatı karardı ve sonra boşanmak zorunda kaldı. Ama babası da kahroldu ve ailesi de büyük zarar gördü. Oysa baba kızına sahip çıkıp, sabırlı olsa ve baba gibi davransaydı hiç biri olmayacaktı. Baba olduğumuzu unutmamak ve ona göre hareket etmek gerekiyor.
Artık herkes farkında. Ciddi bir sorun var ve değişim zaruridir. Ancak çok ama çok önemli iki nokta var.
1-) Değişim becayiş şeklinde olmamalı. Birini bir yerden alıp başka bir yere, onu da oradan alıp boşalan yere olursa zülfikara dokunmaz. Köklü değişiklik ilaç gibidir.
2-) Değişiklikler yapılırken sadece makam protokol değişmemeli, yetki devri de açık bir şekilde verilmeli, işi ehline vererek liyakate önem verilmeli, doğru bildiğini söyleyebilen dik durabilen ama diklenmeyen kişilere görev verilmeli, tek başına karar verilmemeli ve görev verilen kişilerle istişare yapılmalı.
Naçizane söylüyorum, lütfen kimse beni yanlış anlamasın. Bu iki değişim olmaz ise ciddi ve telafisi imkansız zararlar meydana gelir ve bu kaçınılmaz olur. Özetle yeni ÖMER’ler ile yürümek/ HÂBİL ve KÂBİL kardeşleri de çok iyi ayırt edebilmek gerek… Yoksa bunların neticesi de vebalide büyük olur.
Yaşanmış bir olay ile yazımı bitirmek istiyorum; İslam ülkesinin REİSİ Hz. Ömer ne yapmış? Hz. Ali anlatıyor: “Bir gün Ömer’i, telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm; “Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben: “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!” dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: “Hz. Muhammed’i (SAV) hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!” … Devam edeceğiz. Kalın sağlıcakla.