Siyaset, tek kişilik bir oyun değildir azizim. Siyaset bir ekip işidir, bir kadro işidir, bir organizasyon işidir. Hele hele siyasette bir davası, bir vizyonu, millete taahhüt ettiği hedefleri olan her bir parti için ekip ve kadro her şeyden çok önemlidir.
Ne demiştik; İstediğin kadar paran olsun, sülalen bilmem kaç yüz kişilik olsun, arkanda çok güçlü ağabeylerin olsun, filanca üniversiteden okkalı bir diploman olsun, bunlar da önemlidir, lakin çoğu zaman fasa fisodur.
Hısım akrabayla, sen, ben, bizim oğlan’la işler yürümez.
Siyaset ekip işidir usta…
Misal, falanca partinin il/ilçe başkanı olmuşsundur.
O koltuğa oturmuş olman sadece mabadını ve egonu mutlu eder, iş ve hizmet üretemiyor isen çuvallarsın…
Özetle EKİBİN ZAYIFSA o koltukta huzurla oturamazsın azizim.
Ekibini iyi kuramadıysan, çok değil, en kısa zamanda çuvallarsın.
İktidar veya muhalefet partisi olman hiçbir şey değiştirmez.
Sadece güce ve egoya dayalı, tevazudan uzak, kibir ile zehirlenmiş, Ekibine sahip çıkmayan/hizipçi bir yönetim anlayışının SONUNDA İSE “Ben nerde yanlış yaptım” şarkısı her zaman ki gibi yeniden liste başı olur…
Burada asıl ve asli görev o siyasetin bölgedeki yöneticilerine , lider kadrolarına düşüyor. Tevazudan ve vefadan uzak; Ekibe değil, dar kadrolaşmaya yönelen bir anlayış ise, güç zehirlenmesi neticesinde her zaman ki gibi o hazin sonu muhakkak görüyor.
Gözümüzün önünde defalarca ve bir çok kez yaşanmış Hikayelerden Birini yeniden HATIRLATARAK yazımıza devam edelim ;
En başlarda Her şey çok güzel gidiyordu!
Sonradan değişen bir şeyler oldu! Karakteri değişti… İcraatları değişti…Bakış açıları değişti…
Parasal değerlendirmeleri değişti… İnsani ilişkileri değişti, Telefonları açmaz oldu..
Sağa sola emirler yağdırmaya başladı,Herkese göre bambaşka insan oldu!
Başladı çevresine kötülük yağdırmaya!
Ona inanan ve güvenen yol arkadaşlarını çil yavrusu gibi dağıtmaya başladı.
Yalaka ve yardakçıları tarafından alkışlanıyordu…Ama isteksiz… ve zoraki…
O bunun farkında değildi ve hala kendisini kral zannediyordu?
NE Mİ OLDU.?
Herkes onuru için yaşar hayatta…
Kendi ailemizin olduğu kadar, çevremizde ki dostlarımızın da onuru önem taşır.
Özellikle siyasette onura dayalı söylemlerin unutulmaması gerekirken, medyatik getiriler uğruna, size uzatılan her mikrofona ağzınızı açarsanız, ayak oyunlarıyla kulislerde ROL alırsanız ve de..
Karakterden nasibini almamış kişilerle kol kola girerseniz…
Onurunuzu bir kenara bırakır,
Geçmişin acı veren haberlerini,yaşanmış örneklerini unutursanız…
Onursuz ve haysiyetsiz kişi katagorisine girersiniz!
Yani : Siz bir hiç olursunuz çevrenizde…
Kısacası makamlarını duruşlarını ve onurlarını, dava ve ekip ruhu ile değil, kavgacı, kibirli ve dar kadrolu bir anlayışla, kendi çıkar ve menfaatleri için, peşkeş çekenler, siyasetin tozlu raflarında kaybolmaya mahkumdurlar. Tarih TEKERRÜRDEN İBARET..
Her zaman dediğimiz gibi, her şartta ve koşulda olduğu gibi ”Ben değil, Biz diyenler kazanacaktır”… Şimdilik kalın sağlıcakla…